11 Eylül 2014 Perşembe

isyanın bin yüzü

geçen yıl aldığım kitaplardan biriydi.
kitapçı tezgahlarını topluyordu bir eylül akşamında,ören'de.
tezgahın kenarındaydı.
kenarda kalmış eski kitapları severim
ve bunca yıldır hep kenarda olduklarından değer bulmayı beklediklerini düşünürüm.
onu da tam olarak bu nedenle aldım. tabi,
bir de nebi bayraktar tarafından tasarlanmış kapak nedeniyle(sayesinde)
munch'ün çığlık tablosuna benzetmiştim ilk gördüğümde kapağı
ama kadının ardındaki kızıllıklar beni fazlasıyla cezbetmişti.
onca zamandan sonra,
sosyal medyadan başımı kaldırıp kitap okumaya başladığımda bukowskilerin ardından  onu elime aldım:
isyanın bin yüzü
başta kim kimle kardeş,evli,sevgili kafama oturmadı
biraz dağınık geldi  kitap bu yüzden ve mızıldadım.
okumasam mı diye düşündüm hatta
fakat sonra, kitaba odaklanabildim.
başladığından dahagüzel ilerledi ve bitti.
sitare'ye olanlarsa pek de tahmin etmediğim türdendi.
ben bir bergen vakası daha diye düşünmüştüm açıkçası.
her neyse,
kitaba dair daha büyük bir ipucu vermemeliyim sanırım.
hoş bir kitaptı,aklımda biraz dağınıklığıyla kalacak sanırım ama
en çok da harika tasarlanmış kapağıyla.
nebi bayraktat(her kimse) harika bir iş çıkarmış
ve ülkü karaosmanoğlu
onu hala tanımıyorum.
ilk romanını okudum ve okurken bunun ilk roman olduğu bilinci içimden hiç çıkmadı.
ancak başarılı denebilecek bir örnekti.
bir gün ülkü hanım'ı yazdıklarını daha iyi tahlil edebilecek düzeyde  tanırım belki, kim bilir?



npt: görseli aldığım adres: http://www.kitapas.com/uploads/cache/df/7c/df7cb0bf8b27cfcb098e66c772eb65dd.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

bol keseden savurma,acıtır!!!